Metin / Text: Lara Fresko Organizasyon / Organisation: Jasmine Taranto
29 Mart/March - 20 Nisan/April 2012
Pazar - Cuma / Sunday - Friday : 11.00 - 18.00
Hamursuz Fırını, Şair Ziya Paşa Yokuşu No. 13 Kuledibi, Tünel - Beyoğlu İSTANBUL
Tel:0212 2493843
[Please scroll down for the English text.]
Bir Mekanın Tüketilme Denemesi eski Hamursuz fırınının üst katında her biri farklı mecralarda çalışan Sibel Horada, Eytan İpeker, Reysi Kamhi ve Neşe Nogay’ın işlerini bir araya getiriyor. Georges Perec’in aynı adlı kitabından yola çıkarak kendine dönük bir antropoloji ve araştırma çizgisi izleyen işler mekanlarla, eşyalarla ve barındırdıkları hatıralar ve konuştukları dillerle ilgileniyor; olaylardan ziyade durumları irdeliyor. Duvarlarla üçe bölünmüş alanda Reysi Kamhi’nin tuvallerini barındıran üç odalı Evhane aynı zamanda Neşe Nogay’ın babaannesine ithaf ettiği kitabı ve objeleri barındırıyor; ortada Sibel Horada’nın on beş televizyon ekranında alt kattaki matsa makinesini yeniden canlandırdığı yerleştirmesi İsimsiz Makine yer alıyor ve iskeletini gördüğümüz duvarın ardında Eytan İpeker’in deneysel videosu Soyulma [Peeling] var.
Reysi Kamhi bir ev mekanı gibi kapatılmış odacıklarının duvarlarına astığı tuvallerinde emlak sitelerinin aslında pek de bir şey göstermeyen görselliğinden faydalanıyor. Mahrem bir mekanın veya deneyimin fotoğraflarının kağıda veya tuvale aktarılması Kamhi’nin pratiğinin önemli bir parçası: Daha önce facebook ve porno sitelerinden bulduğu görselleleri benzer bir muameleye tabi tutmuştu. Fotoğraftan resme geçişte yapılan seçimler, renk skalası, vurgulanan nesneler, beliren ve kaybolan unsurlar ve en önemlisi verilen emek hem bu cimri görselliği zenginleştiriyor; hem de her gün kendimizi o ya da bu şekilde bir kamunun tüketimi için sahnelediğimiz bir sürecin altını çiziyor.
Kamhi Evhane yerleştirmesindeki tuvallerde betimlediği kiralık ve satılık ev görüntülerinde kullandığı sıcak tonlar, tanıdık eşyalara yaptığı vurgu ve özellikle bir tuvaline yerleştirdiği kendi köpeğiyle geride bırakılacak bir yaşamın nostaljisini yaşatıyor. Duvara dayanmış, bitmemiş bir tuvalse sıcak renklerin ve düzenli yerleştirmenin bir anomalisi: hem yerleşmişliğin hem de yerinden edilmişliğin ve yersizliğin fazla ve eksik nesnesi olarak duruyor. Kiralanacak veya satışa çıkarılacak olan bu evlerin görüntüleri, eski sahiplerinin veya orada hala yaşayanların çizgili çarşaflarını, rengarenk tepsilerini, geceleri televizyon izledikleri köşelerini ifşa ediyor. Gelecekteki sakinleri için sıcak, tanıdık bir izlenim yaratıyor. Kamhi’nin oluşturduğu kapalı mekanda konuşanlar insanlar değil bu nesneler. İnsanlarsa dış duvarda siyah beyaz bir aile portresinin röprodüksyonunda asılı kalmış, gülümsüyorlar. Tıpkı kiraya ya da satışa çıkarılmış bir evin görüntülerinin misafir ağırladığı gibi, artık işlevini kaybetmiş eski Hamursuz fırını binası da bu sergi vesilesiyle “misafir” ağırlıyor.
Orta odada çekmecesi açık duran komodin bir torunun hatıralarını bir babaannenin hatırlayacağı biçimde barındırıyor. Neşe Nogay’ın Babanem adlı yapıtının hikayesi hayatında büyük önem taşıyan bir insanın hatıralarını canlandırmak üzere çıktığı bir yolculukla başlıyor. Nogay eski, soluk fotoğraflara sığınmaktansa eski, soluk hatıraları yeniden kurgulayarak çektiği fotoğrafları, bunlardan yaptığı bir kitabı şekerlemeler ve kuru yapraklarla bir çekmecede saklıyor. Komodinin üzerinde görebildiğimiz buzdolabına konmuş ojelerin ve ten rengi ince çorapların fotoğrafları çekmecenin içeriğine dair ipuçları. Kamhi’nin mahrem mekanların ifşasından yola çıkan yerleştirmesinin ortasında Nogay’ın hatıra çekmecesi, mahremiyetini ancak hatıraların ulaşılmazlığıyla saklıyor.
Sibel Horada’nın mekanın orta kısmında yer alan İsimsiz Makine yerleştirmesinde, alt katta bulunan fakat artık çalıştırılmayan; mekana adını verdiği halde artık işlevini yerine getir(e)meyen nesne olan, matsa üreten 21 metre uzunluğundaki devasa makine, parçalanmış bir görsellikle sunuluyor. Bir seri üretim hattını yeniden canlandıran yerleştirmenin hemen karşısında makineden geçmiş matsa şeklinde kağıtlar, son ürünün bir temsili. Bir topluluğun tarihini hatırlamak üzere senenin belli bir döneminde yediği mayasız ve tuzsuz ekmeğini üreten makinenin zamanla hantal kaldığı için tasfiye edilmesi, ekmek yapmak gibi basit bir eylemi küresel sermayenin hızlı ve verimli kollarına bırakmak ve paylaşılan en temel şeylerden birine biraz daha yabancılaşmak anlamına geliyor.
Bu eser Horada’nın pratiğinde yeni bir dijital eğilime işaret ettiği kadar, aslında bir topluluğun ortak varlığı olan bir nesneyi parçalanmış bir görsellikle sergi alanına taşımasıyla Hiç Var Olmamış Gibi adlı işini hatırlatıyor. Akbank Sanat’ın zemininde yığılmış, Yıldız Teknik Üniversitesi bahçesinden yeni sökülmüş bir Pavlonya ağacının parçalarından mürekkep bu eser de sanatçının mensubu olduğu bir başka topluluğun kaybını canlandırıyordu. Horada bu kayıpları salt hatıra ya da salt materyel olarak değil, bu süreçte yaptığı söyleşilerle birlikte daha sonra tarihin değerlendirebileceği toplumsal meselelerin delilleri olarak kayıt altına alıyor.
Vasıf Kortun Hiç Var Olmamış Gibi için yazdığı katalog metnini şöyle noktalıyordu: “Sanatçı Pavlonya ağacını, hatırlamayı unutanlar kadar ağaca dair hiçbir hatırası olmayanların da zihnine yeniden kazıyor. Ne de olsa Pavlonya, öldürmüyor ama yaşatıyor.” Horada’nın bu kez geliştirdiği direniş, Pavlonya ağacının ekolojik tahribata direnebilen iyileştirici özellikleri gibi malzemesinin içkin bir özelliğine değil, insanın içkin bir becerisine dayanıyor. 1 Nisan Pazar günü mekanda gerçekleştirilecek Matsanı Yap ve Kaç adlı katılımcı bir performans en basit şekliyle ekmek yapmayı yaratıcı bir direniş potansiyeli olarak deneyimlemeyi hedefliyor.
Eytan İpeker’in çıplak bir duvarın arkasında gösterdiği deneysel videosu, pratiğinin belirgin örneklerinden biri. İpeker’in bir pianonun sınırlı sayıdaki tuşlarıyla sınırsız sayıda beste üretme imkanı olması düşüncesinden yola çıkarak tek bir kayıttan ürettiği görsel bestelerden biri olan Peeling [Soyulma] adlı parçada siyah üstüne beliren renkler fırça darbeleri gibi görünüyor ama hiçbir zaman birikmiyor. Katmanlarıyla ve dokusuyla tanınan Lucian Freud’un ölümünden sonra onun yapıtlarına yeniden bakmanın ilhamıyla üretilen bu eserde katmanlar uçucu, doku şeffaf. Bu soyutlamanın ardındaki nesne olan piyano hem görsel olarak hem de işlevsel olarak eksik. Nesnelere, makine parçalarına ve maddi kültüre bağımlı hikayelerin arasından geçtikten sonra İpeker’in karanlık ve sessiz odasındaki bu uçucu görüntü bir tefekkür alanı gibi.
1 Nisan Pazar günü saat 14.00’de Eytan İpeker mekanda özel bir gösterimle deneysel işlerinden bir seçki gösterecektir.
Bu projenin ortaya çıkmasında bize destek olan Tamara Pur, Ruti Meranda, Gina Alkaş, İshak İbrahimzade, Silvyo Ovadya’ya teşekkür ederiz.
Serginin kurulumunda emeği geçen Nest mimarlık ofisine, davetiye tasarımını yapan Selin Estroti’ye ve malzeme desteği sağlayan Vasıf Kortun, Fevzi Çakmak, Derya Demir ve Filiz Avunduk’a teşekkür ederiz.
---
An Attempt at Exhausting a Place brings together the works of Sibel Horada, Eytan İpeker, Reysi Kamhi, and Neşe Nogay at the top floor of the old Matzo Factory. Taking their cue from the eponymous Georges Perec book, the works variously engage with spaces, objects, as well as the memories that they carry and the language they speak. The works, all of which make use of a different media, capture situations that otherwise go unseen rather than events that attract instant attention. In the large space divided into three by walls, the first closed space Homery [Evhane] harbors Reysi Kamhi’s paintings as well as Neşe Nogay’s memory drawer. Sibel Horada’s Untitled Machine [İsimsiz Makine] occupies the middle section with fifteen tv screens set on crates, reanimating the disgarded matzo machine downstairs. Finally behind the skeleton-like wall is Eytan İpeker’s experimental video work Peeling [Soyulma].
Reysi Kamhi’s paintings inside a home-like structure with closed off little rooms make use of the limited visuality of real estate images. Transferring images of an intimate space or experience is an important part of Kamhi’s practice, having previously used photographs from facebook and pornography sites as basis for her paintings. The choices made in this transfer from photographic image to paint on canvas; the color scheme, the emphasis on certain objects –those that appear and disappear – and most importantly, the labor that goes into the process enriches these limited images; at the same time highlighting a form of labor we put into exhibiting ourselves for public consumption on a daily basis.
In this installation Kamhi creates a sense of nostalgia for memories that have yet to be left behind with the warm colors and the emphasis on familiar objects in her paintings. Her own dog appears in the midst of one canvas as if he’s about to jump onto the carpet in front of the painting. A canvas laid bare against the wall stands as an anomaly to these warm colors and precise hanging – acting as an excess as well as absent object to both a state of being settled and uprootedness. Images of these homes that are for rent or sale reveal their owners’ private lives: striped bedsheets, a colorful tray, the corner of the house where they watch tv at night. In the closed space that the artist creates, it is not the people who speak, but rather the objects. As for the people; they are stuck on the outer wall, in a reproduction of a black and white family portrait, smiling. Just like these homes that regularly host guests, the old Matzo Factory too seems to be hosting visitors on this occasion.
In the mid section of Kamhi’s installation we find the memories of a grandmother, stored in a way she would have stored her own memories. Neşe Nogay’s work The One [Babanem] begins with a journey to remember the most important figure in her life. Instead of taking shelter in old discolored photographs the artist depends on her own faded memories; recreating and photographing instances such as nailpolish in the fridge, or tan colored stockings. She displays these on top of a night stand, along with the book that she made with these images, the smallest candies and pot-pourri in a glass sealed drawer. Within Kamhi’s installation that depends on revealing and exposing private spaces, Nogay’s drawer tries to hold on to the memories by way of isolation.
Sibel Horada’s Untitled Machine [İsimsiz Makine] occupying the middle section of the space carries the 21 meter long assembly line matzo machine –that, though still gives the space its name, is no longer in use – to the exhibition space, right above its original place. Hung across the many old television screens that bear the fragmented images and sounds of this machine, are pieces of matzo shaped paper which have been run through the machine and hence been impressed with its texture. The machine which used to make the communitys matzo is no longer in use because it’s simply much cheaper to import it. An act that is as simple as making bread is therefore shipped farther and estranged further to its consuming community.
Though this work is indicative of a digital turn in Horada’s work, it is reminiscent of an earlier piece entitled As if it never existed in that both installations carry an object, which embodies loss for a community, into the exhibition space in fragmented form. In As if.. pieces of the trunk of a Paulownia tree –recently uprooted from its home in the garden of Yıldız Technical University – lay scattered on the floor, representing the loss of another community the artist feels affinity to. In these works, Horada records these instances not solely as memories (such as the oral histories she conducts for her research) or material but as if they were forensic evidence for social issues to be judged by history.
Vasıf Kortun ended his text for As if it never existed as such: “The artist placed the Paulownia right back in the core of the psyche of those who forgot to remember, but also for those who never had a memory of it. Here it does not let die but allows to live.” This time Horada’s form of resistance depends on an innate human ability rather than the inherent ecologically healing quality of the Paulownia tree. In a participatory performance entitled Make Your Matzo and Run that will be held on April 1st, Horada aims to experience the potential of resistance in making bread in its simplest form.
An experimental short by Eytan İpeker, shown behind the skeleton-like wall is a distinct example of his works. Taking its basic premise from the idea that one can create infinite compositions from the finite keys of a piano Peeling [Soyulma] bears patches of color on pitch black, like brush strokes that never quite add up. Composed after and with the influence of Lucian Freud –who is known for his layers and textures – the layers are fleeting and the texture transparent. The object behind this abstraction, a piano, is missing both visually and aurally. İpeker’s dark and silent room gives a sense of meditative calmness among the other works that depend predominantly on material culture and objects.
On April 1st at 14.00 Eytan İpeker will screen a selection of his experimental shorts.
We thank Tamara Pur, Ruti Meranda, Gina Alkaş, İshak İbrahimzade, and Silvyo Ovadya who have supported us in conceiving of and realizing this project.
We thank Nest Architecture for their help in construction and installation, Selin Estroti for designing our invitations and Vasıf Kortun, Fevzi Çakmak, Derya Demir, and Filiz Avunduk for providing technical support.